|
|
|
HÜSNÜ BALA KİŞİSEL SİTESİ |
|
|
|
|
|
|
|
SÖYLE |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SÖYLE
Mezopotamyalı bir akşamda nisan yağmurlarıyla ıslanırken yüzüm
Şimdi yüzünün tenhasında olmak isterdi.
O uzak kaldığın kente
İçindeyken sevmediğin ayrılırken de üzülmediğin
O kentin soluğunu duyardım
Çünkü sen vardın o perişan kentin içinde.
Sevmesen(m) de bir masumiyet
Bir sevecenlik yaratıyordu bende o kent…
Şimdi bilmem hangi akşamların sarhoşluğunda saçlarını ıslatıyorsun
Zamana meydan okuyarak…
Hangi ayrılıkları yaşıyorsun hüznünle birlikte?
Gözlerinin esaretini kimlere bağışlıyorsun şimdi?
Sıcacık gülüşlerini, gülerken de ağlamaklı yüzünü
Şimdi hangi diyarlarda salıyorsun, hüzünlerine ortak olarak…
Söyle dilim varmıyor seni bırakmaya
Bir yanım boş kalıyor hep
Yüzünün gülücüklerine bağışladığım sol yanım
Boş kalıyor, sensiz kalıyor…
Hangi ayrılıklara, hangi ihanetlere kanıyorsun şimdi?
Hangi acıya ağlıyorsun, bana anlatamadığın?
Seni anlamayan hangi vefasıza
Söyle! Hangi acı için ağlamaya değer hayat?
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DİKKAT |
|
|
|
|
|
|
Bir Kentin Buruk Rüzgarları adlı Şiir kitabım ikinci baskısıyla
yakında piyasada... |
|
|
|
|
|
|
|
Bir Kentin Buruk Rüzgarları |
|
|
|
|
|
|
|
Günün Sözü |
|
|
|
|
|
|
Ölmezden önce ölmek, dünyanın zevklerinden ve hayvani hırs ve şehvetlerinden sakınmaktır. Onu yapabilen insan, şüphesiz ki; hakiki varlık ile birleşir. Ve sonsuz hayat ile diri olur. Ancak insanlar dünyanın bin bir türlü çekici ve aldatıcı zevkinden, çeşit çeşit yakıcı hırslarından ayrılmadıkları için buna gönül vermezler.
-Şeyh Bedrettin
|
|
|
|
|
|
|
|
Kısa bir şiir |
|
|
|
|
|
|
...
"yağmur" ten'e yağar,
sen de can'a yağarsın,
biliyor musun sevgili !
aranızdaki fark ruh ve bedendir
...
H.BALA
|
|
|
|
|
|
|
|
Kısa Öykü |
|
|
|
|
|
|
Ağlayan Kız ve Balığın Hikayesi
Bir gün kapı çalmış. Ama kapıda kimsecikler yokmuş. Kapının önünde yalnızca bir kavanoz. Etrafa bakınmış kimseyi görememiş. Almış içeri kavanozu. Gözleri yaşlı açmış kapağını. İçinde turuncu bir balık görmüş. Tam o sırada gözlerinden bir damla gözyaşı damlamış kavanoza. Balık birden kıpırdanmaya başlamış. Daracık kavanozun içinde oradan oraya dönmüş durmuş. Kız anlam vermemiş neler olduğuna. Daha çok ağlamaya başlamış. Üzülmüş balığın haline Ağladıkça damlalar kavanoza dökülmüş.Balığın rengi morarmaya başlamış. Sonra anlamış gözyaşlarının küçük balığı zehirlediğini.Hemen gidip suyu değiştirmiş. Balık tekrar canlanmış eski haline geri dönmüş.Aradan günler geçmiş. Kız balığına şarkılar söylemiş durmadan. Dertleşmiş derdini anlatmış. Balık dinlemiş. Ama ağlamamış hiç. Balığım ölmesin diye. İçine akıtmış gözyaşlarını. O kadar çok sevmiş ki küçük balığı hiç ağlayamamış, hiç belli edememiş.Ama günler geçtikçe kız hastalanmaya başlamış. Rengi solmuş. Halsiz kalmış. Kimse ne olduğunu anlayamamış. Ama kimse bilememiş, içine akıttığı gözyaşlarının kendisini zehirlediğini. Asıl ağlarken daha mutlu olduğunu, zehrini böyle dışarı akıttığını kimse öğrenememiş. Ondan geriye yalnızca turuncu bir balık kalmış… Daha mı değerliydi uğruna gözyaşlarımızı sakladığımız.. kendimizi zehirlemek daha mı kolay.. saklanmak.. kaçmak çözüm mü? Daha mı değerli turuncu balıklar? Daha mı değerli kendi hayatımızdan? Durma ağla. Durma akıt gözyaşlarını. Dök içindekileri, bırak gitsin gidenler. Bırak ölsün balıklar, bırak kırılsın kavanoz. Elbet bir balık var gözyaşlarında canlanacak, elbet bir kavanoz var gözyaşlarından kırılmayacak. Elbet bir balık var seni ağlatmayacak, gözyaşlarını dindirecek, senin sesinle konuşacak. Gözyaşlarında bir sorun yok… Kapında bile olsa, tek mesele yanlış balık, yanlış kavanoz. Ya da yanlış zaman yanlış insan.
-Alıntı |
|
|
|
|
|
|
|
Şiirlerim için resmi adres |
|
|
|
Bugün 16409 ziyaretçikişi burdaydı! |